-
1 a great quantity of
çok miktarda -
2 a large amount of
çok miktarda -
3 a great quantity of
çok miktarda -
4 a large amount of
çok miktarda -
5 a large quantity of
çok miktarda -
6 buy up
çok miktarda al -
7 çавăн чухлĕ
çok fazla, çok miktarda -
8 hard
sert, kati; güç, zor; kuvvet isteyen, kuvvetli; zorlu, güçlük dolu, tatsiz; (on ile) kati, hosgörüsüz, merhametsiz, zalim; (su) sert, kireçli; (uyusturucu) bagimli kilan, aliskanlik yaratan, büyük gayretle, siki, çok; çok miktarda, yogun, agir, çok -
9 набрасывать
I несов.; сов. - наброса́ть1) (камней и т. п.) ( çok miktarda) atmakII несов.; сов. - набро́сить(надевать; накидывать) atmak; geçirmek -
10 навезти
сов.( çok miktarda) getirmek -
11 накупить
сов.( çok miktarda) almak -
12 copiously
adverb bol bol, çok miktarda -
13 lots
noun plural (a large quantity or number: lots of people; She had lots and lots of food left over from the party.) çok miktarda -
14 powerful
adj. güçlü, kuvvetli, etkili, yetkili, nüfuzlu, çok miktarda* * *güçlü* * *adjective (having great strength, influence etc: a powerful engine; He's powerful in local politics.) güçlü -
15 buy up
tümünü satın almak, kapatmak, stoklamak* * *çok miktarda al -
16 swingeing
(özellikle paraya iliskin ayarlamalarda) en yüksek derecede, çok miktarda -
17 cospicuo
ag hatırı sayılır, oldukça çok miktarda -
18 pittance
çok düsük ücret, acinacak miktarda az ücret -
19 قليل
قَلِيل1. hafifçeAnlamı: hafif bir biçimde2. azıcıkAnlamı: çok az, biraz3. cüz'îAnlamı: az, azıcık, pek az4. kıtAnlamı: ihtiyaca yetmeyecek az5. tadımlıkAnlamı: çok az6. birkaçAnlamı: çok olmayan, az sayıda7. azAnlamı: alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik, çok olmayan8. darAnlamı: az, elverişsiz, sınırlı9. birazAnlamı: az miktarda, çok değil -
20 نقطة
نُقْطَة1. noktaAnlamı: yer2. puanAnlamı: değişken sayı3. noktaAnlamı: çok küçük boyutkarda işaret4. katreAnlamı: damla, damlayan şey5. nokta6. benekAnlamı: herhangi bir şeyin üzerindeki ufak leke, nokta7. damlaAnlamı: yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
eser miktarda — zf. Belli belirsiz miktarda, çok az ölçüde … Çağatay Osmanlı Sözlük
spot — is., İng. spot 1) Herhangi bir aynalı alet ile ekran üzerinde oluşturulan görüntü 2) ekon. Toptancıdan bir malı çok miktarda veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satma 3) sin. Dar bir alana çok güçlü ışık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şurup — is., bu, Ar. şurūb 1) Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet Sen hele şu kadayıfın şurubuna bir göz atıver. A. İlhan 2) Çeşitli meyve özleri ve şekerin kaynatılmasıyla elde edilen içecek Vişne şurubu. 3) İçinde çok miktarda şeker bulunan koyu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
brom — is., kim., Fr. brome Atom numarası 35, atom ağırlığı 79,909, yoğunluğu 2,97 olan, deniz sularında az, bazı göllerde çok miktarda bulunan, kırmızı renkli, pis kokulu, zehirli, sıvı bir element (simgesi Br) … Çağatay Osmanlı Sözlük
diz boyu — is. 1) Dize kadar olan derinlik 2) zf. Çok miktarda Sokakta diz boyu kar vardı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadehçik — is., ği, bit. b. Meşe, fındık, gürgen vb. ağaçlarda, meyve sapının genişlemesiyle oluşan ve meyveyi ortasına kadar içine alan küçük kadeh biçimindeki oluşum Palamut meşesinin kadehçiklerinde çok miktarda tanen vardır … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaynamak — nsz 1) Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak Su, 100 °C de kaynar. 2) Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. T. Buğra 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazan — is. 1) Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap Koca bir kazan patates kaynattık. A. Gündüz 2) Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı büyük derin kap Kazan patladı. Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
narkotizm — is., Fr. narcotisme Uzun süre ve çok miktarda uyuşturucu madde kullanmaktan doğan bozuklukların bütünü … Çağatay Osmanlı Sözlük
savurmak — i 1) Havaya atıp dağıtmak, saçmak Bir eğlence yerinde destelerle banknotu havaya savurduktan sonra... R. N. Güntekin 2) Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak 3) Kaldırıp atmak, fırlatmak Adam birden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
spotçu — is., tic. Bir malı çok miktarda toptancıdan veresiye aldıktan sonra piyasada değerinden daha aşağıya peşin olarak satan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük